Ölüm (Bir cenazede gülen birisini duyunca buyurdular ki:)
Sanki ölüm, bizden başkalarına yazılmış, sanki bu gerçek, biz-
den başkasına hükmedilmiş. Sanki görüp durduğumuz şu ölüler, bir
yere gidiyorlar ki tez bir zamanda dönüp tekrar gelecekler bize.
Onları kabirlerine götürmedeyiz, mîraslarını yemedeyiz. Sanki bizler
onlardan sonra kalacaklarmışız, Her öğüdü unutmuşuz, her âfeti ar-
dımıza atmışız. Bizi kökümüzden çıkaracak her belâya göz yummuşuz.
Ne mutlu kendisini alçaltana, kazancını tertemiz bir hâle koya-
na, özünü düzgün bir hâle getirene, huyunu güzelleştirene, malının
fazlasını yoksullara verene, ağzını beyhude sözlerden yumana, şerri-
ni insanlardan giderene; kendisine sünnet (peygamber(SAV) emir ve
yasakları ) ağır gelmeyene, bid'ata (Peygamber(SAV)den sonra dinde
çıkarılmış yeni şey) mensup sayılmayana.

(Sıffin savaşından dönerlerken Rûfe dışındaki mezarlığa gelince bu-
yurdular ki )
Ey yalnızlık diyarının, ıssız yerlerin, karanlık kabirlerin halkı,
ey toprağa döşenmiş, gurbete düşmüş, yalnızlığa eş olmuş, korkunç
ve tenhâ yerlere sığınmış kişiler, siz bizden önce yaşadınız, gittiniz;
bizse ardınıza düştük, size ulaşmak üzereyiz. Bıraktığınız evlerde
oturanlar var; zevcelerinizi nikâhladılar, mallarınızı paylaştılar. Bu
bizim size verdiğimiz haber, sizden ne naber var?
(Sonra arkadaşlarına dönerek buyurdular ki:)
Söz söylemelerine izin verilseydi size elbette haber verirler, der-
lerdi ki: " Gerçekten de en hayırlı azık takvâdır." Bakara 187.

Allah'ın bir meleği vardır: hergün bağırır; Doğun ölüm için.
Toplayın yok olmak için, yapın yıkılmak için.